Aklınızı bir tık alabilir: Bunker Customs!
Hayranlık uyandıran tasarımlarıyla şıklığı ve yaratıcılığı konuşturan Bunker Customs ile NoLab‘in 2.sergisini gezerken karşılaştım.
Böylesi lezzetli işlerin tanıdığım birilerinin ellerinden çıkıyor olması daha da heyecan verici. Motosikletleri yeniden tasarlayan ikili, tutkularını Seyrantepe’deki atölyelerinde sanata dönüştürüyor.
Can ve Mert Uzer kardeşlerin ünü ülke sınırlarını çoktan aşmış bu yetenekleri sadece gurur verici değil aynı zamanda bu tutkuyu iliklerinde hissedenlerin de içini gıcıklayan cinsten.
Nasıl oluştu Bunker Custom? Bambaşka profesyonellikleri olan iki kardeşsiniz, bu estetik ve teknik bilgi nerden bulaştı size?
Sanırım 15-16 yaşımızdan beri ikimizde de bir merak olarak başlayıp zaman içinde bir saplantıya dönüştü. Klasik, ailemiz tamamen karşıydı motosiklet almamıza. Belki de saplantı haline dönüşmesine neden olan faktörlerden biri de buydu. Hatta Can üniversite sınavına ilk girişinde istediği bölümü kazanırsa karşılığında motosiklet almayı kabul bile ettirmişti.
Ama esasen motosiklete binmenin başka hiçbir araçta yakalayamayacağınız bir duygusu var, bu sanırım bizi ve diğer tüm motorcuları bu işe başlamasına neden olan esas faktör.
18 yaşımıza girdiğimiz zaman ilk işimiz motosiklet ehliyeti almak oldu. 2003te ilk düşük cc’li motorlarımızı aldık. Sonrasında aile evinden çıktığımızda Can 1961 model bir Triumph aldı, o motor evin salonuna girdi ve adam etmeye başladık.
Ben de bir 1983 model bir Bmw R65 aldım ve ona giriştik. Gündüz işimizi yapıp akşamları bu motorlarla ilgileniyorduk.Tabii ki ev bu işe yetmemeye başladı. Ardından bu işi Can’ın o sıralarda depo olarak kullandığı mekana taşıdık . Burada geçirdiğimiz birkaç senenin ardından bu işi daha iyi yapabilmek için aldığımız ekipmanlar bu mekana da sığmamaya başladı ve kendimizi şu anki atölyemizde bulduk. 5 senedir Seyrantepe’deki atölyemizdeyiz.
Özellikle keyif aldığınız bir yıl veya marka var mı?
70 ve 80’lerdeki tasarımlar bize çok keyif veriyor. 1930’lardan başlayarak günümüze kadar uzanan motosiklet kültürünün her dalında ilham alabileceğimiz dönemler var. 90’lara geldiğimizde her ne kadar güzel tasarımlar olsa da bir noktada ürünler tüketiciliğe yenilmiş ve tasarımlar karakter kaybetmeye başlamış. En çok beslendiğimiz zamanlar tabi ki 60’lardan 80’lerin sonuna kadar uzanan motor sporu kültürünün müzik, film gibi kültürlerle beraber yürüdüğü dönemler diyebiliriz.
Triumph, Bsa gibi İngilizler bu yolun öncüleri, motosikletlerle buluşmanız nasıl oluyor?
Döneminde savaş için üretilen bu motosikletlerin mühendislikleri ve tasarımları çok etkileyici.
Türkiye’de bulması çok zor. Anadolu’da bazı tanıdıklarımız haber veriyor.
Alıcıya göre motor mu, motora göre alıcı mı, süreci biraz anlatır mısınız?
Alıcıya göre motosiklet belirlemek daha akıllıca, motosiklet ve sahibi arasındaki bağ bizim için çok önemli. Çünkü customize ettiğiniz bir motosikletin orijinal halinin de sizi etkiliyor olması gerekli. Her motosikletçinin yakından tanıdığı bir bağlantıdan söz ediyorum. Kimi motosiklet bir şekilde diğerlerinden farklı bir şekilde uyumlu gelir. Motor karakteristiği, sürüş pozisyonu vs. Bu motosikletin adını koyduktan sonra işin zevkli kısmı başlıyor.
Her motosikletçi farklı boy, kilo ve anatomiye sahip. Ve herşeyden önemlisi o motosikletten herkesin almak istediği şey, kullanmak istediği alan farklı. Bizim devreye girdiğimiz yer bu istekler ve ergonomi doğrultusunda o motosikleti tekrar değerlendirmek. Tabii işin estetik kısmını da atlamamak lazım.
Tasarlama süreci insanın kendi sınırlarını/sınırsızlıklarını ortaya koymasını sağlıyor. Bunun sonsuz bir heyecanı var. Üretim aşaması da bir o kadar keyifli. Tasarladığın şeyi gözle görülebilir hale getirdiğindeki haz paha biçilemez.
Fakat tabii ki bu işin bir matematiği var. Sonuca varırkenki süreç aklı daha çok yoruyor. Bu süreçte insan, tasarladığını görebilmeyi nasıl çözebileceğince dair yollar arıyor. En zor olan kısım da bu. Fakat tabii ki en keyiflisi. Çünkü insanın kendi ile yarıştığı bir nokta. Ve tek limitte insanın kendisi oluyor. Yapım aşamasında da o limiti zorluyoruz.
Her motor kendine has ve kişiye özel oluyor.
Müşterinin istediğini anlamaya çalışmakla başlıyor işimiz. Beraber oturup fikir alışverişine dalıyoruz. Müşterinin aklındaki parçaları kendi fikirlerimizle geliştirerek el işçiliğine döküyoruz. Her motor kendine has ve kişiye özel oluyor.
Sadece “eskiyi özelleştirme” ve “cafe racer” tanımlarıyla tasarımlarınızı kısıtlamış olurduk sanıyorum?
Cafe Racer popüler kültürde ön plana çıkan bir isim.
Biz özel tasarımlar yapıyoruz ve tasarımlarımız birçok değişik tarzda isimlerdirilebilinir aslında.
Özelleştirmek ucuz bir iş değil ve eski motosikletlerin tercih edilmesinin nedeni fiyatından kaynaklanıyor aslında, özelleştirmek isterseniz herhangi bir motosikleti özelleştirmek mümkün ama toplam maliyeti düşürmek açısından eski motosikletler daha çok tercih ediliyor. Ancak Türkiye’de yetersiz imkanlardan dolayı eski motosikletler çok kötü durumda oluyorlar ve bazen astarı yüzünden pahalıya çıkıyorlar.
60’larda cafe’ler arası yarışan stil sahibi gençlerin makinalarından 2010’larda kaç km lere geldi bu iş?
Gerçek cafe racer kültürü İngilizlerden gelme bir kültür aslında ve günümüze uyarlanmış durumda. Önemli olan hız değil artık ya da cafeler arasında bir yarış yok günümüzde. Kaldı ki motosiklet sürdüğümüz tüm bu seneler içindeki acı dolu deneyimlerimiz nedeniyle trafiğe açık alanda hız yapmanın hiç akıl karı olmadığı düşünüyoruz.
XSR 700 icin global gözbebeğiniz diyebiliriz. Yamaha EU ile olan iş birliğinizden biraz bahseder misiniz?
XSR700 projesi bizim kendimizi dünya çapında sınadığımız bir projeydi. Yamaha Yard Built projeleri aslında Avrupa ülkelerindeki custom builder’lar için uygulanan bir proje iken bizimde bir proje yapmamızı istediler. Projemizin bu kadar beğenilip Londra BikeShed ve Fransa Wheels and Waves de sergilenmiş olmasıda bizi gururlandırdı. Aslında MT07 ile birebir aynı olan bir motosiklet xsr700,bizde kendi zevk ve kullanım tarzımıza göre uyarladık bu motosikleti.
Ya sıfırdan bir motor yapma fikri?
İmkanımız olsa yapmak istiyoruz. Yaptığımız projelerde şase üzerinde az revizyon yapıp dış görünümü el yapımı depo ve karenaj parçaları vs. ya da boya ve genel tasarım ile yapıyoruz çünkü ülkemiz maalesef sıfırdan yaptığınız bir projenin trafiğe çıkması için çok fazla prosedür uygulatıyor. Amerika bu konuda çok rahat mesela.
Çok estetik tasarımlar yapıyorsunuz, yola çıktığında beklenmedik sürprizlerle geri dönüş aldığınız oluyor mu?
Biz tasarımcıyız motosiklet servisi vermiyoruz… Aldığınız eski motoru iyi incelemiş olmanız gerekiyor.
Eski bir motosiklet projesi yaptığımız zaman motor bloğu sıfırlanmayacak ise proje kabul etmiyoruz. Ya da ustasını bulup elden geçirebileceği, bir sıkıntı ile karşılaştığı zaman motosikletini götürebileceği bir ustaya motorunu çalışır duruma getirip bize getirmesini istiyoruz. Mesela eski hava soğutmalı motosikletler günümüz trafik koşullarına uymadığı için hararet yapabiliyor ve kullanıcının motorunu iyi tanıyıp ona göre kullanması gerekiyor. Eski motosikletlerde bir önceki sahibinin ya da sahiplerinin motosiklete nasıl baktığını bilmediğiniz için motorunun iç parçalarının ne durumda olduğunu bilemiyorsunuz ve eski bir motosikleti sıfırladığınızda bir bakmışsınız maliyeti sıfır bir motosiklet kadar olmuş oluyor. Aldığınız eski motoru iyi incelemiş olmanız gerekiyor.
Özellikle sosyal medyanın da desteğiyle son zamanlarda konsept motosiklet algısı hızla ilerlerken, Türkiye’de satın almaya dönüşen ilgiyi nasıl buluyorsunuz?
Evet bir çığ gibi büyüyor, maalesef Türkiye’de ilgi büyük ama satın alma gücü düşük. Avrupa ülkelerinin refah düzeyine ulaşmadan ülkemizdeki motosiklet kültürünün bu yanının oturması çok zor.
Uzer kardeşlerin Istanbul’da motosiklet sürücüsü olmakla ilgili düşünceleri neler?
Hiç hoş değil, herkes ile aynı dertlerimiz var. Kötü yollar, dikkatsiz şöförler. Şehirde pek motosiklet kullanmayı tercih etmiyoruz. Her fırsatta uzun yollar ya da şehir dışına kalabalıkta uzağa atıyoruz kendimizi.
Peki zevkli Bunker imzasını taşıyan başka ürünler de görür müyüz?
Çok yakında gerçekleşecek. Bu yola çıkış nedenimiz aslında ürün tasarlama arzumuzdu. Ve nihayet bu sene aralarında XSR900 de olan iki farklı projeyle bunu gerçekleştireceğiz.
Bunker Custom Cycles’ın atölyelerini bu adresten ziyaret edebilir, daha fazlası için bu sayfalara göz atabilirsiniz:
Related Posts
2 Comments
Bir cevap yazın Cevabı iptal et
Kategoriler
- Beni kategorize etme (7)
- Büyüklere oyuncaklar (10)
- Doğa (9)
- Etkinlik (3)
- Haber (5)
- Kelebekler Vadisi (1)
- Motosiklet ve yolculuk (2)
- Seyahat (11)
- Sokak (1)
- Tarih (4)
Cafe racer ve custom motorsiklet meraklıları için aydınlatıcı keyifli bir yazı olmuş emeğinize sağılık …
Teşekkürler, sevgiyle✌