Buldum! Meğer DRD4-7r’mış!

Geçenlerde bir yazı okudum; “keşif ve macera isteğiyle yanıp tutuşan insanların” bu gene sahip olduğundan bahsediyordu. Birkaç bilimsel makale karıştırdım; aslında sadece seyahat arzusu ve keşif gibi spesifik noktaları tetikleyen herhangi bir gen bulunmamaktaymış. Fakat bu çiçeği burnunda dopamin reseptörü içimizdeki risk almayı, keşfetmeyi, yenilik arayışını ve fiziksel aktiviteleri gıdıkladığından kısaca seyahat ve macera olarak Türkçeleşmiş.

Üstelik sürekli bir aktivite içinde olunduğundan daha uzun ve sağlıklı bir yaşama da sebep oluyormuş. Viva la Vida!

Her detayını okuduğumda bu içimi açan genin elinden tutup yolculuğumu mini (!) bir günlükte toparlayayım dedim. Arada da birilerine ilham olursam ne mutlu bana. 

Selam Dünyalı!

Bu sayfa benim tutkularımdan, bu yolda aldığım derslerden, gezdiklerimden, gördüklerimden yola çıkan hikaye ve haberleri içerir. Motosikletler, havalı oyuncaklar, seyahat, çokça ben, bazen de sen.

Ilık Barcelona rüzgarına kapılmışken tek derdim pipetimle sangria’mdaki meyveleri yakalamaktı. Suyuna havasına doyamadığım Türkiye’nin bir köşesini gezsem diğerinin hatrı kalırdı. Bir hafta sonu club’lerinde partileyen insanların toplam enerjisiyle küçük bir kasabayı aydınlatabileceğiniz Berlin’in tarihi de en az o kadar yankılı. Yıllarca gezsem tarihine yetişemeyeceğim Italya ve Fransa’nın yapılarına dokunurken, masal diyarı Belçika’ya gönderme yapmamak olmazdı. Şahsına münhasır Hollanda’yı fotoğraflamak (evet bazen flu) kaçınılmazdı. Ve tabii ki bilen bilir ikinci evim Yunanistan’ı atlamak hiç olmazdı! Mavi Malta’ya ve bir gün tekrar mutlaka gideceğim Avustralya’ya, henüz gidilmemiş ülkelere, iki tekerime ve hayatın karşıma her gün usulca çıkardığı öğretilere selam olsun… 

Peace!