28/05/17

Datça Surf Tatil Köyü

10 km sonra sağımda bir yer dikkatimi çekti; gerçekten surf’çüler için bir tatil köyü mü yoksa adı mı öyle acaba diye düşünürken, yine DRD7-4r  genime karşı koyamadım.

Girişteki ofise kafamı uzatıp meraklı sorular sorduğum için alanı gezdirdiler bana.

Öyle güzel ki burası yazın tadından yenmez belli ki. Sağlı sollu ağaçların, çiçeklerin çevrelediği yol boyunca, birbirine mesafeli bungalovlar dizilmiş. Bu yoldan yürüyen herkes bu evlerden birinde uyuyup uyandığını hayal edebilir.

Yağmur henüz dindiği için mis gibi toprak kokusu, çiçeklerin rengiyle birleşmiş, bir tesiste değil doğanın en uyumlu yerine yerleşmiş bir habitattayım sanki. Her yerden yeşil fışkırıyor, yeşilin bittiği yerde ise Datça’nın mavi suları.

Datça Surf Tatil Köyü’ne “iyi ki“ dedirten tek neden; konumu ve doğal ortamı ile surf tutkunları için tasarlanmış olması değil. Sadece tatil yapmak ve Datça’nın sunduğu doğal güzellikleri de yaşamak isteyenlere kapıları açık.

Bu köyde surf’ten ve konaklamadan daha fazlası da var; zenginliği ev sahipliği yaptığı bitkilerden geliyor.

Kum zambakları

Yeryüzünün yalnızca belirli bölgelerinde yayılış gösteren yani yaşam alanı belirli bir bölgeyle sınırlı canlı türlerine endemik bitki türü deniyor. Kum zambakları bu tesisi süsleyen bitkilerden sadece biri. Giderek azalan kum zambakları, bilinçsiz sahil kullanımı ve kökleyip götürenler yüzünden maalesef yok olmakta. Koparanlar tespit edilirse, 38 bin 751 TL gibi tatlı bir ceza uygulanacağıyla ilgili haberleri daha önce okumuştum. Burda da kendiliğinden peyda olan kum zambakları bilinçli bir tesisin ellerinde.

Windsurf

Aylardan Mayıs olduğu için tesis henüz sakin. Okuldaki eğitmenlerle tanıştırıyorlar beni, her yaşa her dile uygun yerli ve yabancı eğitmenleri var. Ayrıca her yıl düzenlenen Türkiye Windsurf Şampiyonası da ev sahipliği yapan Datça Surf Tatil Köyü’nde kite surf ve tüplü dalış da yapılmakta.

Bir gün windsurf’e niyetlenirsem alternatifsiz bir yer olarak burayı kazıdım aklıma. Sadece odalarında veya bungalovlarında kalıp bu yeşil bahçesine ve denize uyanmak bile keyifli bir iyileşme olur insanın ruhuna.

Türkiye’de ilk ve tek surf paketi konspeti ile diğer surf okullarından ayrılmalarına rağmen, bugün ilk kez tanıştım onlarla. Yine aynı yere geldik; çok gezen biliyormuş.

Simi adası manzarasına karşı kahvemizi içerken konu “nerden geldin, nereye gidiyorsun?“a geliyor. Malum maceramı, Knidos‘la taçlandırmak istediğimi ama yağmur yüzünden geri dönüşe geçtiğimi anlatıyorum.

“Buraya kadar gelmişken Knidos’u görmeden gitmemelisin“ diyorlar.

Masada 6 kişiyiz, herkes kendi telefonundan bilimum meteoroloji sitelerine bakıp bana yardımcı olmaya çalışıyor. Yağmayacağı konusunda ısrarcılar.

“Ama düz yoldan gitme” diyor. “Yol boyunca muhteşem bükler var büklerin etrafında yol al, oraları da kaçırma“, açıyoruz haritayı gösteriyor bana.

İşte yine oluyordu! Yine hiç geçmediğim yollardan geçip, hiç bilmediğim yerlere gideceğim.

“Peki ya yollar?”
“Stabilizedir. Buraya kadar geldiyseniz yine aynı şekilde rahatlıkla gidebilirsiniz.”

Knidos yolların taştan, sen çıkardın beni baştan..