Nereden geldikleri bir muamma, dağları oyup taptılar krallarına: Kaunos
23.04.2017
Denizden 152 m yükseklikteki akropolisin eteklerinden başlayarak, sur duvarları, stoa, agora, çeşme, hamam, tiyatro ve tapınak kalıntıları ile aşağı uzanan, tam yerleşik bir kent.
İsimleriyle ve nereden geldikleriyle ilgili farklı bilgilerden bahsediliyor.
Kenti diğer antik kentlerden ayıran en önemli özelliği kayalara oyulmuş mezarlar.
Binlerce yıl öncesinde, hangi teknik ve aletle bu dağlar ince ince oyulabilmiş, tapınağa benzer mezarlar yapılabilmiştir? Onların tanrıları kralları mıdır?
Belki de ilk şunu sormalıyız; Kaunoslular aslen kimdir, nerden gelmiştir ve nasıl ortadan kaybolmuştur?
Kaunos Antik Kenti’nin tarihi
Dalyan taraflarındayım. Muğla’nın en çok ziyaretçi alan ören yerlerinden, UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde yer alan Kaunos Antik Kenti’nde. Köyceğiz Gölü’nü Akdeniz’e bağlayan Dalyan Çayı’nın sağ kıyısında yükselen eski liman kenti.
Buraya 3. gelişim.
Köyceğiz Döğüşbelen Köyü’nden motosikletime atlayıp, günün her saatinde büyüleyiciliğini koruyan Kral Mezarları’na karşı bir şeyler yiyip içmenin hazzı, bende bir kere deneyimlenip doyulacak cinsten değil.
Şimdi de kalemim yettikçe sizi 2400 yıllık devir içinde bir yolculuğa çıkaracağım..
Burası Kaunos.
MÖ 4.yy’da yapılmış kayalara oyulmuş Kral Mezarları’yla öne çıkan antik kentin içerisinde 167 adet kaya mezarı bulunmakta. Tapınak cepheli olan mezarlar bugün Kaunos’un simgesi. Bu mezarları diğer antik kentlerdeki kaya mezarlarından ayıran özellik ise Hellen Tapınağı cephe mimarisini taşıyan görünümleri. Bu tip bir mimari Urartu, Frig ve Likya bölgelerinde görülmemiştir.
Sert kayalar akıllara bir sürü “nasıl“ sorusu getirecek gibi ince ince işlenmiş.
Bazılarında birden fazla mezar yeri ve sunak [2] bulunuyor. Kim bilir, belki de Kaunoslular krallarını aileleriyle beraber gömüyorlardı. Mezarlar dışında dağlar ayrıca mezarlardan ayrılacak şekilde de oyulmuş. Bu durumda mezarların etrafında tapınaklarda olduğu gibi dönebiliyorsunuz.
Burası büyük gemilerin rotasında bulunan bir liman kenti iken, limanının alüvyonlarla dolması yüzünden deniz kıyısından uzaklaşmış ve zamanla liman kenti önemini kaybetmiştir. Çevrenin geçirdiği jeomorfolojik ve topografik değişim, bir kentin tarihini yalnızca coğrafya ve şehircilik açısından değil, siyasal, sosyal, ekonomik ve kültürel olarak da etkilemiştir.
Bugün Dalyan’da Kral Mezarları manzaralı restoranlardan birine oturduğunuzda, dingin suyu çevreleyen sazlıklar arasında teknelerin turlar yaptığı Sülüklü Göl, o kentin eski limanı.
Ve exedralar; Kaunos Antik Kenti’nde o kadar çok ki, başka bir ören yerinde bu kadar exedra yok. 50’ye yakın exedra [3] da alüvyal hareketler sebebiyle bataklığa gömülmüş. Şimdilerde Dalyan’da yürürken sıradan bir kasabada yürür gibi olursunuz ama altınızda koca bir kentin emarelerinin olduğunu bilerek yürürseniz o tüyleri diken diken eden hisse belki siz de ortak olabilirsiniz.
5000 kişilik tiyatrosu ise kentin en iyi korunmuş, önemli yapılarından biri.
Tarih boyunca farklı yönetimlerin altına giren Kaunos’a her gelen izlerini bırakmış. Kuzeybatısını çevreleyen surlar Helenistik Dönem’e aitken, surun kuzey kısmı Mausolos döneminde yapılmıştır ve limana doğru olanlar Arkaik Devri’ne aittir.
Kendi isimlerinde para bastırmış bağımsız bir devlet olan Kaunos’a; Sarıgerme ve Köyceğiz civarındaki pek çok antik kent de bağlıymış.
Geç Antik Dönem’den başlayarak Orta Çağ’ın içlerine kadar Doğu Roma ve Likya Kilisesi Eyaleti’ne bağlı kalmıştır. Kent, iki Bişof ile temsil edilirmiş: Kalkedon Konsül Belgeleri ve Epiphanieus, bir Basilieos ve bir Antipatros’tan Kaunoslular’ın bişofu olarak bahseder. Bu dönemle birlikte kent artık iki isimle anılmaktadır: Kaunos-Hagia.
Gittikçe bir köy hüviyetine giren Kaunos, 13. yüzyılın üçüncü çeyreğinden itibaren bölgeye hakim olan Uçtürkler’in, 15. yüzyılın başlarından itibaren ise Menteşoğulları’nın idaresine girmiştir.
Peki kim bu Kauonoslular?
Kaunos Antik Kentinin ilk keşfi; 1840 yılında İngiliz arkeolog Hoskyn tarafından olur. Kentte, “Kaunos halkı ve meclisi” ibaresi bulunan bir yazılı blog bulurlar ve buranın Kaunos Antik Kenti olduğu anlaşılır.
Yazılı belgelerde ise, Kaunos isminin ilk kez Pers savaşları sırasında (İÖ 546) geçtiği görülmektedir. İlk Çağ ve Orta Çağ’ı kapsayan; Arkaik, Klasik, Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerinde yerleşim olan kent daha sonra terk edilmiştir.
Kaunos, Likya ve Karya’nın sınırında kurulmuştur. Karya ve Likya bir çok şehirleri ve köyleri içine alan geniş bölgelerdir ve bu halk için eski belgelerde Kaunoslular diye bahsederler. Bu da Kaunos’un o zamanlar kendine bağlı şehirleri ve köyleri de içine alan ve kendi adını taşıyan bir bölgenin merkezi olduğu sonucunu ortaya koymaktadır.
Halikarnaslı ünlü tarihçi Herodotos’a göre Kaunos halkı; Karya yerel halkındandır ama Kaunoslular kendilerinin Girit’ten geldiklerini söyler.
Konuştukları dil Karia dili iken antik kentte taşların üzerinde görülen diller ise eski Yunanca’dır. İlk kez 1973’te Letoon Ören Yeri’nde ortaya çıkarılan Likçe, Aramice ve Grekçe dillerinde yazılmış Letoon Üç Dilli Kitabe’sinde ise Kaunoslular’ın kendilerine “Kbid” adını verdikleri ortaya çıkıyor. Karya dili, dilbilimcilere göre yerli bir Anadolu dilidir ve bu durum da ayrıca Kaunosluların Anadoludan bir halk olmasını kuvvetlendirir.
Başka bir taraftan yaklaşmak gerekirse; Basileus Kaunios; Kaunos tanrılarının başında gelir. Persler Anadolu’yu tamamen ele geçirdiğinde bu kent de Mausolos’un yönetimine girer. Mausolos’un kardeşi Piksodoros tanrı Basileus Kaunios için bir sunak yaptırır. Ele geçirilen bir yerde yabancı bir tanrı için tapınak yaptırmak ve halkın ona tapmasını sağlamak ise bir Anadolu ve Suriye geleneğidir.
Yeşil benizliler, yaprak ömürlüler, doyamadan ölenler
Kaunosluların Karyalı olduklarını kabul ederek hikayeye devam edelim; Sümer kaynaklarına göre Batı Anadolulular “güneşin bahçesinde denizin yüreğinde yaşayan insanlar”, antik Mısır kaynaklarında da “denizden gelen tunç adamlar” diye tanıtılırlar.
M.Ö. 480’de Salamis Deniz Savaşı’na katılarak hiçbir kayıp vermeden, filosuyla Atina donanmasını yarıp geçen yegane deniz komutanı Karyalı I. Artemisia, yenilgiye uğrattığı Büyük Pers İmparatoru Xerxes’e, “bugün erkekler kadın, kadınlarsa erkek gibi dövüştüler” dedirten dünyanın ilk kadın amiralidir. 300: Rise of an Empire filminin konusu da bu savaştır.
Karyalılar savaşçı ve öncü bir halktır. Tarihte bilinen ilk paralı askerlerdir; iyi askerlerdir ve cesur denizcilerdir. Bugün hala bindiğimiz, guletler ve küçük tekneler de aslında Karya gemi inşa tekniğinin bu günlere uzantısıdır.
Zira Karyalılar antik çağda, tüm savaşçı karakterlerine karşın, herhangi bir devletin boyunduruğu altına girdiğinde, vergi yerine savaş gemisi ve savaşçı veren bir kavim olarak tanınırlardı.
Ancak, uzun boylular mıdır yoksa kısa mı, nasıl giyinirlerdi bunları sadece hayal edebiliriz.
Fakat Kaunoslulara sıtma hastalığı sebebiyle yeşil benizli denilirmiş.
Liman alüvyonlarla dolunca sivrisinek istilası olmuş ve bu sebeple halkın pek çoğu hastalanarak ölmüş ve kent zaman içinde terk edilmiştir. O dönemlerde insan ömrü hali hazırda kısayken bir de bu illetle uğraşmak halk için bir ızdıraba dönüşmüştür.
Bu ızdırap ve kabullenemeyiş, Hellenistik Çağ’ın arp ustalarından Stratonikos ile ilgili bir hikayede şöyle geçer; Kaunos sokaklarında ‘yeşil benizli’ insanların yürüdüğünü gördüğünde, “insanların ömrü de yapraklarınkine denkti.” diyerek düşüncelerini belirtmiştir. Kent halkı kendileriyle alay edildiğinden yakınınca, şikayeti bu defa: “…Orada, etrafta cesetler dolaşırken, bu kente hastalıklı diyerek, o denli küstah mı olmalıydım..” diye yanıtlamıştır (Strabon XIV, 651.3.).
Sıtma ile uğraşmak öyle zordur ki bu durum 1948’e kadar sürmüştür. Şimdilerde Dalyan, tarihin doğayla öpüştüğü Türkiye’nin cennet köşelerinden biridir.
Tarihe karışan aşklar
Gezen bilir; her antik kentin veya her farklı coğrafi oluşumun arkasında mutlaka bir, hatta iki efsane vardır. Hepsi de kenarından köşesinden yasaklı veya meşakkatli aşklara ve kadınların bu acıyı kaldıramadığı sonlara dokunur. Büyük aşklar kadınlara mı yakıştırılır sorusu bir bilmece ama ben de bir gün okuduğum ve yaşadığım efsaneleri ayrıca bir yazıda toparlamaya çalışacağım (yazar burada iç çekti).
Neyse; bu kentte doğan ve Dalyan’daki kanallara uzanan hikaye de şu şekilde anlatılır:
Tanrı Apollon’un oğlu Karya Kralı Miletos’un ikiz çocukları olur. Erkeğe Kaunos, kıza Byblis ismi verilir. Byblis kardeşi Kaunos’a aşık olur ve bir mektup yazarak duygularını dile getirir. Kaunos ise Byblis’in duygularını öfke ile karşılar, Byblis’i bir daha görmek istemez. Kendisini sevenlerle birlikte babasının ülkesini terk eder. Kaunos’a gelerek, kendi adıyla anılan kenti kurar. Byblis ise karşılıksız kalan sevgisi yüzünden hayatına son vermek isteyerek, yüksek bir kayanın üzerinden kendisini atar. Ama Nymphe’ler (su perileri) Byblis’e acır ve onu bir pınara dönüştürür. Byblis’in gözyaşları nehir olur çağlar durur.
Diğer efsanede Byblis ve Kaunos aşkı karşılıklıdır. Bebekleri doğunca, gizli aşkları ortaya çıkar. Kral Kaunos’u ülkeden kovar ve Kaunos Dalyan karşısındaki bu kenti kurar.
Sevdiğinden ayrı kalmaya dayanamayan Byblis ise, pınarları kuruyuncaya kadar gözyaşı döker ve sonunda bir kayadan atlayarak canına kıyar. Efsaneye göre, Dalyan’da bir labirenti andıran kanallar, Byblis’in gözyaşlarından oluşmuştur.
Dalyan’a Radar Tepesi’nden baktığınızda bu kanallar ayaklarınız altında koca bir labirent gibi serilir. O zaman aklınıza Byblis gelir mi bilmem ama “krallar yüksekte yaşar“ diye fısıldarsınız belki.
Nasıl gidilir?
- Dalyan Kanalı’ndaki Dalko İskelesi ve Denizkızı Restoran’ın bulunduğu noktalardan Ortaca ile Köyceğiz arasında araç geçişini sağlayan, görüp görebileceğiniz en tatlı feribotla 5 dakikada karşıya geçebilirsiniz. 2 adet otomobil, bir minibüs ve otomobil veya bir traktör ve bir otomobil aynı anda sığabiliyormuş, ben tek araç geçtim. Motosikletler için 10 TL, otomobiller için 25 TL, minibüs ve traktörler için 35 TL, bisikletler için ise 5 TL.
- Kaunos’a Dalyan Kanalı’ndan sandalla da gelinebilir. Ören yeri iskelesinden on dakikalık bir yürüyüşle Kaunos antik kentine ulaşılıyor.
- Denizden yatla gelenler Delikli Ada çevresinde demirleyip tekneyle kanalı izleyerek iskeleye çıkabilirler.
- Ekincik Yolu üzerinden araçla da ulaşılabilinir.
Kaunos giriş ücreti ve ziyaret saatleri için buraya tıklayın
1- Akropolis: Antik Yunan şehirlerinin en yüksek noktasında yer alan, idari, askeri ve dini yapıların bulunduğu savunmaya yönelik merkezi kısım.
2- Sunak: Tapınaklarda, üzerinde adak adanan ve kurban kesilen, başına geçilip dinsel tören yapılan, masa biçiminde taş.
3- Exedra- Antikçağ’da karşılıklı konuşma için ayrılmış veya filozofların dersler verdiği yarım daire şeklinde oturma alanlarına verilen isim.
Kaynak:
dalyaninfo.com
muglakulturturizm.gov.tr
arkeolojihaber.net
Tags In
Related Posts
Bir cevap yazın Cevabı iptal et
Kategoriler
- Beni kategorize etme (7)
- Büyüklere oyuncaklar (10)
- Doğa (9)
- Etkinlik (3)
- Haber (5)
- Kelebekler Vadisi (1)
- Motosiklet ve yolculuk (2)
- Seyahat (11)
- Sokak (1)
- Tarih (4)